Kısmi kalkışma olarak tanımlanan darbe girişimi. İlişki ağı içinde birkaç unsurun bulunduğu dışardan destekli, projelendirilmiş ve sonuçlandırılamamış bir girişim. Fetö ismi ile terör örgütü listesine alınan “cemaat” de bu unsurlardan birisiydi.
“Cemaat”: Belli bir döneme kadar Türkiye’de özellikle eğitim alanında toplumun güvenini kazanmış bu arada devlet kademelerinde yapılanmak suretiyle gücüne güç katarak büyümüş bir yapı.
Siyasetle ilişkisi güçlenerek derinleşen, Akparti’nin ilk yıllarında özellikle askeri vesayeti kırmak ve bürokraside elini güçlendirmek için gönüllü kardeşlik ettiği ve son kertede istediği her şeyi yaptırma hakkını kendinde görür hale gelip hükümete tepeden bakıp “tövbekar” Hüseyin Gülerce (tövbesi neden kabul edildi hala anlamış değilim) sözcülüğünde “emreder” edaya bürünmüş bir yapı.
Akparti’nin ne istediniz de vermedik diyerek değişimine anlam veremediği, “cemaat”in ise işi ben olmasaydım sen olmayacaktın edasıyla isteklerime sınır koyamazsın demeye getirdiği karşılıklı sataşmalarla başlayan, sonrasında 17/25 Aralık ile işin artık ya sen ya bene dönüştüğü dönemlerle mülayimliğin devreden çıkıp militarist tavırlara bürünmelerin ortaya çıktığı ve tüm bunların sonucu olarak karşımıza çıkan kalkışma girişimiyle bambaşka bir yüze dönüşen yapı.
15 TEMMUZ: Şehitleriyle gazileriyle toplum hafızasında önemli bir yer tutan korkulu gece ve muzaffer bir gün doğumu.
15 TEMMUZ: Gökhan ÖZCAN kardeşimizin onun için “Canından dışarıya adım atmadığı için yolunu hiç kaybetmeyen insanlar da var” dediği, Ömer Halis Demir, baba oğul Olçoklar, Ahmet Özsoy kardeşim ve daha nicelerinin şehadet şerbeti içtiği gece.
15 TEMMUZ: Halkın canı pahasına karşı koymak suretiyle ülkeyi hayal bile etmekten korkulan bir kaostan kurtardığı gerçeği her şeyin üstündedir ve sırf bu yönüyle bile kutlamaya kutlanmaya değer bir gündür.
15 Temmuz üzerinden üstünde durulması gerekenler deyip bir maddeleme yapsak yüzlerce çıkarım yapılabilir. Ama birkaç noktada ısrar etmekte fayda var.
Yapılanma ve özellikle güçlenme döneminde sınav, adam kayırma, hatta blok liste ile alım ya da sınav sonucu oluşturma vb. hiçbir uygulama o günler ve onlar için nasıl kabul edilemez ilan ediliyorsa bugün de hiçbir şekilde hiç kimse için kabul edilemez olmalıdır.
Oy deposu görülerek hiçbir topluluğun özel taleplerine (işe girme, görevde yükselme, kadrolaşma, arazi tahsisi...) iltimas geçilmemelidir.
Partiler iktidar dahi olsalar kendi seçmenleri, üyeleri ve yöneticileri dahil hiç kimseye adil olmayan hiçbir yolla hiçbir iltimas geçmemelidir.
Ve her şeyden önemlisi Hukuk ve Adalet herkes için her dönemde en zor şartlarda bile üstün olmalıdır.
Bunlar prensip haline getirilmeden 15 Temmuz üzerinden hamasi duygularla kutlamalar yapılıyorsa bu, bana samimi gelmiyor. Tıpkı “vatan sever” ihale severler gibi, tıpkı “Atatürk sever” istismar severler gibi, tıpkı “din sever” haram severler (örneğin: oy karşılığı cemaatlerin/tarikatların bedelsiz ya da düşük bedelli aldıkları kamu arazileri ) gibi vesselam.