(Grileşen Siyah Türkler)
Beyaz Türkler, Batılı ve seküler hayat tarzını benimsemiş, ekonomik düzeyi yüksek, eğitim hayatının tümünü veya bir bölümünü yurt dışında tamamlamış güçlü azınlığı ifade eder.
Siyah Türkler kavramı esasen şehirlilik-taşralılık ikilemi üzerinden şekillenir ve sınıfsal bir zemine oturur. Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı, mütedeyyin, taşrada ikamet eden, yükseköğrenim oranı oldukça düşük olan kesimdir.
Gri Türkler ise Siyah Türklere nazaran eğitim düzeyi görece yüksek, dolayısıyla ekonomik anlamda güçlenmiş kesimdir.
Beyaz Türkler bu ülkenin kurucu iktidarı ile kurdukları iç içe ilişki düzeyi üzerinden kendilerine belirgin bir üst alan/sınıf oluşturmuş kesimdir. Bu kesimin yaşam biçimi kendine has, yerelden ziyade batılı seçkin tarzının hâkim olduğu ve toplumun diğer kesimleriyle aralarında belirgin bir duvar oluşmuş mutlu azınlıktır. Kavram saygın bir sosyolog olan Nilüfer Göle’ye aittir.
Toplumsal uçurumu belirginleştirense Siyah Türklerin varlığıdır. Bu kesim yukarıdan çok yere bakan, ellerinde bulunan sınırlı imkânları yeterli bilen ve yetene de yetmeyene de şükreden, kanaatkâr Anadolu insanıdır. Ya da kendini “yukarıya” yakıştıramayan, şapkası döşünde, boynu eğik duran erkeklerle, kapısının önünden geçeni misafir bilip bereket inancıyla yolcunun peşinden telaşla koşturup elindeki üç beş lokmayı ikram etmeye çabalayan kadınlardır.
Bir Neşet Ertaş sadeliği ve doğallığından, gecekondu yolunda ayakkabısı çamura batmış burnu akan çocuğa kadar geniş (aslında dar) aralığı olan bu kesim içinden Gri kesimi çıkaran ve hem Gri hem de Beyazı emeğinden alınan/çalınan payla besleyen kesimdir. Önemli bir göstergedir ŞEHİTlerin tamamına yakını Siyah anaların ve Siyah babaların Siyah evlatlarıdır. Siyahtırlar çünkü dünya tarihinde köle olarak alınıp satılanlar da sömürülenler de hep siyahtır. Siyah, Beyaz ile Grinin dünyasında ancak moda olarak vardır. Orada siyah ya romantiktir ya da karizmatik.
Gri Türkler sosyologların ‘’Kitchleşme’’ dediği ve üst sınıfın dününü yaşayan ara kesim olarak tanımlayabileceğimiz, Anadolu tabiriyle biraz sonradan görmelik izleri taşıyan aynı zamanda özendiği üst sınıfın belirtilerini de gururla taşıyan ara kesimdir. Siyah Türkler için gri ile siyahın farkı renk düzeyindedir. Ama Griyi biraz kendine yakın bilir. Bu yüzden de Grinin Siyahı aldatma şansı her zaman mümkündür.
Evet, bu ülkenin Beyaz Türkleri bize rağmen o ulaşılmaz hayatları yaşıyorlar ve bizim varlığımız onları hiç ilgilendirmiyor. Belki yokluğumuz (maazallah) ilgilendirir ya da ucu onlara da dokunabilir. Ama Gri Türkler için bizim varlığımız çok önemlidir. Neden derseniz birçoğunun ayak izi hala omuzlarımızda nasırdır ve bize her ihtiyaç duyduklarında bizi kandırmayı beceren de onlardır.
En son Sayın Cumhurbaşkanımız vesilesiyle hayvanlar da bu sınıflamaya bir yerden dâhil edildi. Beyaz Türklerin köpekleri daha pahalı, daha ender bulunan cinslerdir, bu doğru ve normal olan da bu. Zira kendileri de seçkin ve az bulunuyor (!). Grilerin işi zor, onlar hem köpekli hem köpeksiz. Eve alsalar bir dert sokakta gösterişle gezdirmeseler bir dert.
Ama Siyahlar öyle değil: Onlar Nuh’un (a.s.) gemisine birlikte bindikleri canlılarla tufandan beri dostane bir şekilde birlikte yaşıyorlar. Nefes alıp vereni CAN bilip, CANAN’ın emanetidir, dilsizdir meramını anlatamaz deyip onun dilini onun meramını anlayacak kadar öğrenmeyi bile vazife biliyorlar. Ekmeğinden onlara da pay ayırıp hayatta kalmak için birlikte besleniyorlar. Birbirlerinin mahrem alanlarını belirliyorlar/biliyorlar. Avlunun köşesine köpeğin kulübesini yapıyor, sofradan onun payını ayırmayı ihmal etmiyorlar. Doğumunda sütle takviyeli besleyip yavrularını biraz büyüyünce güvenli bir şekilde komşulara pay ediyorlar. Kış hazırlığını nasıl kendileri için yapıyorlarsa varsa hayvanları içinde yapıyorlar. İsimler takıp onu var oluşuna duydukları saygıyla birlikte hayatlarının bir parçası yapıyorlar.
Beyaz Türkler bizi duymaz ama Griler bir umut. Önerim şu ki: Her mahallede hayvanlar için özel ve küçük, birden fazla alan oluşturulsun ve tedavi amaçlı kliniklerle birlikte faaliyet gösteren hayvan barınma noktaları olarak yaşam alanlarımıza dâhil edilsin. Bu mevcut park alanları içinde de olabilir. Hiç tasvip etmediğim bir yaşam alanı olmasına rağmen madem var ve güncel mimari evrilme bu yönde, site içerisinde ya da çok katlı yapılarda nasıl ki yeşil alan ve oyun alanı gibi alanlar projelendiriliyorsa bazı hayvanlar (evcil) için de alanlar projelendirilmeli ve hayatımızın içine dâhil edilmelidir. Maazallah bir tufan olur, yine aynı gemiye binebiliriz bu yüzden yabancılaşmamakta fayda var vesselam.