Gazete İmtiyaz Sahibi olarak anılan meslek grubunun siyasilerin amigoluğunu yaparak, makam sahiplerinin sırtını sıvazlayarak rızkını çıkardığı bir memlekette gazeteci olmak dünyanın en zor işidir. Kendimden biliyorum.
Oysa mensubu olduğumuz inancın anayasası olan Kuran-ı Kerim’de tam 90 ayette, Allah’ın yarattıklarının rızkına kefil olduğu yazıyor, okumasını ve anlamasını bilene. Sırf bu sebeple kapalı kapılar ardında ayrı, kamuoyunda farklı haller sergilemenizi en çokta ben anlamıyorum sanırım.
Gelelim MHP Kırıkkale Teşkilatındaki olaylı değişime. Olaylı doğru betimlememi bilemiyorum ama olağan dışı bir sürecin yaşandığı aşikardı. Bir tarafta “gelenekçi” diye tabir edebileceğimiz toplumun her kesimi tarafından kabul görmüş alışıla gelmişin dışında bir Ülkücü olan Erdal Baloğlu, diğer tarafta keskin ve ihtiraslı, heyecanlı ve istekli hedeflerini ideallerini açıkça ifade etmekten çekinmeyen sadece ülkücü camia özelinde değil kendi meslek grubu da dahil pek çok farklı kesimin gönlüne girmiş sempatik Neo Ülkücü Murat Abalı vardı. Süreci olağan dışı yapan şey tarafların özelliklerinden ziyade ilk defa bir değişim sürecinin kamuoyuna yansıması, deşifre olma biçimi, medyaya sızdırılması ve atama süresinin uzamasıydı. MHP’nin pek yapısına uygun bir durum değildi. Günlerce bütün iş yerlerinde, gazeteciler arasında olay didik didik irdelense de kimse duyduklarını, emin olduğu detayları dahi yazmaya cesaret edemedi. Bu da güce göre konumlanan memleket medyasının hali pür melaliydi. Nitekim bilinen ve beklenen değişim yaklaşık bir hafta sonunda gerçekleşti. Avukat Murat Abalı artık MHP Kırıkkale İl Başkanı ve yönetim kurulunu kamuoyuyla paylaştı. Şimdilik konuya dair bunları paylaşmakla yetinip, listesini ve Abalı’nın çıkış sürecini farklı bir yazıda detaylı bir şekilde ele alacağımı sizlerle paylaşmak isterim.
Bildiğiniz üzere geçen hafta MHP Milletvekili Halil Öztürk’ün Şehit Cenazelerine katılmayışını ve mahiyetinin “yalan beyan” ile komik duruma düştüğünü anlatan köşe yazımı paylaşmıştım. Yazıdan sonra yaşananlar yazıdan daha da ilginç. Zira yazının yayınlandığı gün atama kararı açıklanmış, yazı birazda karambole gelmişti. Allah için yazıdan duyulan rahatsızlık ile ilgili kimseden de ne olumsuz bir telefon ne de olumsuz her hangi bir tepki sosyal medya üzerinden gelmemişti. Kaldı ki tarz olarak ele aldığım olumlu ya da olumsuz hiçbir konu benim içim kişisel değildir ve eleştirilerim daha çok “bağcıyı dövmekten çok bağdan üzüm yemeye” yöneliktir. Kırıkkale bizim bağımız, toprağımız ve hak ettiği kalitede yönetilmek, kaliteli hizmeti istemek, siyasetçilerden mütevazi ve samimi bir tavır beklemek de en doğal hakkımız diye düşünüyorum. Ben düşünüyorum da, Sayın Vekil böyle düşünmemiş.
Nedeni MHP’nin yeni Kırıkkale İl Başkanı Murat Abalı’nın teşkilatını basın mensuplarıyla buluşturduğu kahvaltı programında yaşananlardan sonra ortaya çıktı. Siyasetin farklıya tahammül sanatı olduğunu unutan Milletvekili Halil Öztürk, MHP’nin bir ferdi ve yöneticisi olması hasebiyle doğal ev sahibi olduğunu da yine unutarak “ ısrarlı davet üzere” orada bulunan şahsıma tabiri caizse ve en hafif haliyle nezaketsiz bir racon kesti.
“Bu şekilde yazarsanız, sizinle anlaşamayız”
Ben bir gazeteci olarak her hangi bir makam sahibi ile anlaşmak zorunda olup olmadığımı bu cümleyi duyana kadar hiç düşünmemiştim açıkçası. Kendisine gereken cevabı ben de bizi dinleyen 30 kişinin huzurunda verdim o ayrı mesele. Lakin bu olay beni üzmedi dersem yalan söylerim. Üzüntüm mesleğin ve memleketin geldiği hale.
İKTİDAR partisi, yani son 20 yıldır Türkiye’yi idare eden bir siyasi harekette MKYK üyeliği yapmış, birçok kurumsal kimliği onuruyla taşımış ama tevazu ve samimiyetini asla kaybetmemiş biri olarak bu üsttenci ve tehditkar üslubu değil şehrimin Milletvekili, hiçbir siyasetçiye yakıştırmam mümkün değil. Kucaklayıcı bir teşkilat olmak için çaba sarf ettiklerini ve önümüzdeki seçimin önemini içeren o süslü konuşmanın üzerinden dakikalar geçmişken, şehrin tek kadın gazetecisine 30 erkeğin önünde racon kesmesini nereye koyalım ben bilemedim ama Kırıkkaleliler nereye koyacağını iyi bilir. Ben partisinin üyesi ya da teşkilat yöneticisi değilim. Kalemin ve kelamın namusuna sahip çıkmaya çalışan ve tek derdi Kırıkkale olan onurlu bir gazeteciyim.
Olaya şahit olup tepkisini koyamayan meslek büyüklerim, gazeteci meslektaşlarıma gelince iki çift lafım da size; Murat Bulut’un tarzını, muhalefet biçimini asla tasvip etmememe rağmen açıkça söylüyorum ki, o tartaklandığında susmayacaktık. Hasan Akyıldız toplum önünde azarlanmaya kalkıldığında tepki koyacaktık. Kısacası biz o sarı öküzü vermeyecektik beyler! Şimdi sıra hanginizde?
Ve sana minnettarım baba. Okulda aldığım her dereceden, kaydettiğim her başarıdan, geldiğim her makamdan sonra kimi zaman kulağıma eğilerek kimi zaman toplumda “Okumak Vali olmak değil mesele, mesele adam olabilmekte” diyerek beni şımartmadığın için. Makam sahibi değil, beni adam olarak yetiştirdiğin için sana bir kez daha minnettarım.