Bu millet, bu vatan, bu bayrak benim diyorsan,
Önce ülkem ve milletim diyorsan,
Milli birlik ve huzurlu yarınlar için,
Her yöremizi kardeş, her insanımızı aziz biliyorsan
Paylaşılacak vatanım, kaybedilecek insanım yok diyorsan,
Biz birlikte Türkiye’yiz diyorsan,
ÇAĞRIM SANA…
Son günlerde mutlak suretle denk gelmişsinizdir, bu sözleri taşıyan görsel veya afişlere. Onlarca siyasi kampanyanın tasarlanma aşaması, strateji belirlenmesi ve yönetiminde bulunmuş bir siyasal iletişimci olarak hafif kıskançlık hissetmedim dersem yalan olur. Zira unun zamandır bu kadar samimi, kuşatıcı ve bütünleştirici bir kampanya, siyasi bir dil duymamıştık. Uzmanlık alanım olması hasebiyle kelimenin tam anlamıyla “çok doğru ve harika” bir kampanya açıkçası.
Bunca anlamsız polemik, suni gündem arasında siyasetin asıl gayesini ve nasıl bir Türkiye hayali kurduğumuzu unuttuğumuz son dönemde böyle bir kampanyaya imza atan, hasletlerimizi ve değerlerimizi siyaset üstüne taşıyan Milliyetçi Hareket Partisi’ne bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak teşekkür ederim. Kampanyanın diğer illerdeki yansımalarını bilmiyorum ama bizim şehrimize yansımadığını görüyorum ve üzülüyorum. Ülkü Ocakları’nda yetişmiş kendi döneminin az sayıdaki kadınlarından, Milliyetçi Hareket Partisi tabanında siyasete başlamış, iktidar partisinin Genel Merkez kadrosunda siyasi kariyerine devam etmiş biri olarak Cumhur İttifakını belki de en iyi özümseyen ve okuyan isimlerden biriyim.
Uzun süredir Milletvekili ile temsil edilmemiş Kırıkkale Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatına mensup bazı kardeşlerimizin Av. Halil Öztürk’e yüklediği anlamı ve orantısız güç izafesiyle beslediği muhabbeti anlayabiliyorum. Düşünün ki demografik yapısı gereği Milliyetçi cephenin kalelerinden biri olan Kırıkkale’de onlarca gencin, kimliğinden bağımsız bir abisi var artık Ankara’da. Zira siyasetin “kendinden olmayana sahip çıkmadığı” bir coğrafyada Milletin Temsil Makamında bir ağabey ya da abla sahibi olmak önemli bir olay. Bu sebeple orantısız muhabbet besleyen kardeşlerimi samimiyetle anlıyorum. Ama anlamadığım neden bu muhabbet bu kadar orantısız?
Oysa Av. Halil Öztürk MHP genel merkezinde görev alan ilk siyasetçi değil. Bu memleket MHP’nin siyasi tarihindeki az sayıdaki Bakanını dahi görmüş bir memleket. Ülkü Ocakları ve MHP Genel Merkezinde bugüne kadar onlarca kardeşimiz görev aldı. Neden bu orantısız güç izafesi ve itici, ötekileştirici muhabbet daha önce yaşanmadı. Sakın ola yanlış anlaşılmasın, ben vekile duyulan muhabbetten rahatsız değilim. Zaten bu bahsettiğim, vurgulayarak söylediğim ORANTISIZ tavır sahibi arkadaş sayısı da Allahtan çok değil. Benim rahatsız olduğum bu iletişim dilinin tabana yansıma şekli.
Sonuç itibariyle hepimiz insanız ve nefsimizi yönetebildiğimiz kadarıyla bu hayatta adamız. Alkış, taltif ve muhabbet görmek herkeste aynı etkiyi yaratmıyor maalesef. Kimimizin makamı yükselip, sahip oldukları çoğalıp, duyduğu mahcubiyet artar ve tevazu sahibi olmaya gayret ederken, kimimiz sertleşir, hatta şımarır, üsttenci bir dil kullanarak etrafımızdaki samimi insanları kendimizden dolayısıyla makamımızın temsil ettiği alandan uzaklaştırırız. Güç, başka bir deyişle siyasi erk herkeste aynı etkiyi yaratmaz. Etrafınızdaki birkaç kişinin alkışı sizi aldatmasın. Bu bütün siyasi profillerin kanıksaması, dikkat etmesi gereken bir husus.
Gelelim kampanyanın güzelliğine ve çağrının samimiyetine. Kesinlikle her bir sözün altına imza atılması gereken bir çağrı. Yaşadığımız topraklar tarihi boyunca “beka meselesine” gebe. Her bir karışı kan dökülerek alınmış bir ülkede hepimizin siyasetin suni gündeminden, dönen algı operasyonlarından uzaklaşarak ciddiyetle yaklaşması gereken bir seçim var önümüzde.
Bu sebeple Cumhur İttifakının bileşenlerini bu beka meselesine, Kızıl Elma idealine rağmen ağır ekonomik koşullar sebebiyle zor bir seçim bekliyor önümüzdeki günlerde. Her iki parti teşkilatının mensupları olağanüstü gayretle çalışmalı ki Cumhuriyetin 100. Yılına Kızıl Elma ideali üzere girebilelim.
Benim çağrım da kırıp dökenlere. Kendinden olmayanı, kendini alkışlamayanı kendisini daha iyi olsun diye eleştirenleri yok sayanlara. Lütfen silkelenin, hani afişte söylediği gibi biz birlikte Kırıkkale’yiz. Tek bir caddemiz var ve hepimiz bir gün Zafer Caddesinde denk geleceğiz.
İdealler, ülküler kişilerle kaim değildir. Baki olan Kırıkkale, Baki olan inandığımız Ülkü, siz değilsiniz,! Unuttuysanız hatırlatayım, sizler ölümlüsünüz. Duam odur ki bu ülke, bu şehir ve altında makam sahibi olduğunuz o tabela ilelebet var olsun. Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücüler, bu vatanın emniyet butonudur. Tehlike anında devreye giren, canını kanını esirgemeyen yüreklerdir.
Diyeceğim o ki; samimi Ülkücüleri, Kırıkkale MHP’nin emektarlarını kırıp dökerken kimi nereye çağıracaksınız? Hadi beni ve yazdıklarımı yok sayıyor, gazeteci ve şehrin sayılı fikir adamlarından olduğumu kabul etmiyorsunuz. Hatta siyaseten acemiliklerinize devam ediyor, her bir meseleyi kişiselleştiriyor, beni MHP Kırıkkale whatsapp grubuna dahi dahil etmiyorsunuz. Siz deve kuşu misali kafanızı kuma gömünce ben yok olmuyorum oysa.
Beni boş verin, kafanızı çevirip o afişlere bir bakın. Samimiyetle Kırıkkalelileri, vatanperverleri çağırın ve kucaklayın. Ve yapabiliyorsanız;
Çağrım Sana Sayın Halil Öztürk
Çağrım Sana Sayın Murat Abalı
ÜLKÜCÜLERİ TANIYIN, ANLAYIN ve ANLATIN!