Malumunuz üzere hiçbir Belediye Başkanlığı’nın yapmış olduğu çalışmaları ve etkinlikleri haber yapmıyor kaleme almıyorum. Sebebi siyaset kurumunun güncel ve günü kurtarma adına yaptığı hiçbir çalışmanın memlekete katkı sunduğunu düşünmüyorum.
Eğer bir gün bir babayiğit çıkar ve siyaseten bütün riskleri göze alarak alt yapıyı kökten yenilemeye soyunur, kent merkezindeki çarpık yapılaşmayı ortadan kaldırarak yeni bir yapılaşmaya gider, Melek Girmez bölgesine kepçelerle girecek yüreği ortaya koyarsa, değil yazılarla destek vermek, ayakta alkışlayacağımdan şüphesi olmasın. Üstelik bütün bu kangren olmuş ihtiyaçların gerçekleşmemiş olmasını da Başkan Saygılı’ya mal etmediğimin, geçmişten günümüze iktidar partisi İl Başkanları ve Belediye Başkanlarını sorumlu gördüğümün bilinmesini isterim.
Şehre bakıp, sokaklarında ihtiyaç ölçüsü dolaşırken gördüğüm eksikliklerin ruhumu yaraladığı zamanlarda Kırıkkale Valiliğinin programlarını takip ediyorum. Sebebine gelince, Devlet tutumu ve siyaset kurumunun arasındaki farkı bilmem kaynaklıdır. Devletin temsil makamı Valilik, kente uzun vadeli, kalıcı çözümleri, imkanları ve sorumluluk alanları doğrultusunda sunarken, siyaset günü kurtarma şehre değil, seçime seçmene yatırımın, rantın peşindedir.
Geçen günlerde yine Vali Bey’in programını takip ettiğimiz bir köyde şahit olduğum olay da bu tespitimi doğrular nitelikte. Köy daha önce Belde statüsünde, yani Belediyeymiş. O dönemde uygulanmayan ama yapılan, ne amaca hizmetle yapıldığı belli olan bir imar uygulaması geçmiş. Belde statüsünü kaybedip tekrar köy olunca işler karışmış. Vali Bey’e derdini arz eden 65, yanı başındaki ağabeyi ise 70 küsür yaşında. Doğup büyüdükleri babadan kalma evleri ve arsaları bu imar meselesinde dolayı park görünüyor. Şu an amcam yürürlükte olan ama uygulanmayan imar planı yüzünden evini yenilemek istiyor ama yenileyemiyor. Gariplerin boynu bükük, ne yapacaklarını bilmiyor vaziyette Devletten çare bekliyor. Allahtan Devlet büyük, zaten dar olan imkanlardan bütçe talimatı verildi ve mesele bir imar tadilatıyla düzeltilecek ama ne gerek vardı. O para o köye başka türlü harcansaydı olmaz mıydı?
Bu konuda geçtiğimiz hafta somut bir örnek daha zuhur etti. Malumunuz geçtiğimiz ay Kırıkkale bir bisiklet yarışı organizasyonuna ev sahipliğini yaptı. Hani şu kimsenin olayı baştan fark edemeyip, trafikten şikayet ettiği organizasyon. Projenin koordinatörü, Bisiklet Federasyonu As Başkanı, geçmişte medya camiasında yaşattıkları ve siyaseten mevcut Belediye Başkanımızın rakibi olan, geçmiş bagajı oldukça yüklü, Bahattin Akyön. Siyaset karşısında pozisyon alıp, yok saymayı tercih ederken, Valilik yani Devlet Aklı bu meselelerin uzağında kalarak, bütün imkanlarıyla “tek başına” şehir adına projeye sahip çıktı. İyi de etti, doğru eğriden gelse bile, doğruluğunu yitirir mi? Yitirmedi, seneye uluslararası büyük bir organizasyona ev sahipliği yapma hakkını elde ettik.
Böylesi bir organizasyona ne kadar hazırız tartışılır. Ama en azından adım atmış olmak bile gurur verici. Düşünsenize öncesi, sonrası yaklaşık on gün şehir canlanacak. Yurtdışından takımlar, yapancı sporcular şehre renk, ekonomik anlamda hareket gelecek. Kendi adıma da mutluyum zira iki ayrı yabancı dili ana dili gibi yazıp konuşabilen bir gazeteci olarak yereldeki arkadaşlarıma da destek vereceğim. Elbette bu işin latifesi, ama bu organizasyona bütün kişisel zafiyetlerden ve hesaplardan arınarak şimdiden hazırlanmalıyız diye düşünüyorum.
Bir de bunun üzerine ASKF (Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu) Başkanlığı ile Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliği ve Valilik himayesinde imzalanan “Spor Olsun” projesi eklendi. Bu Proje 8 yıldır hayata geçirilmesi için mücadele edilmiş, gelecek neslin inşasına ciddi katkılar sunacak bir içeriğe sahip. 8-9 yaş, 10-11yaş ve 12-13 yaş grubunu kapsayan, toplamda 1200 çocuğumuzun futbol oynayarak, “ güzel ahlaklı ve bilinçli sporcu” olacağı heyecan verici bir proje. İmza töreninde gördüm gözlerdeki sevinç damlalarını ve o heyecanın ışığını.
Gönlüm isterdi ki; medya ve siyaset dünyasında var olan bizler, kişisel çıkar çatışmalarından sıyrılabilsek. Hepimizin bu şehrin çocuğu olduğu gerçeğiyle birbirimize köstek olmak yerine, destek olarak Devletin imkanlarını ve siyasetin gücünü şehre kanalize etsek. Kendimizi değil, kentimizi düşünerek birbirimizi olduğu gibi kabullenerek, aşağı çekmek yerine yukarı itsek.
Devlet iyi ki var, her daim var olsun.
Ama biz de taşın altına elimizi koymazsak, Devlet siyasetin döktüklerini toplamaktan bizi daha yukarı götürmek noktasında zorlanacak ve biz Başkentin gölgesinde büyük bir köy olmaktan öteye gidemeyeceğiz.