Biliyorum herkes merak ediyor.
N’oldu Çakır Yıldırım mevzusu?
Ama herkesin atladığı husus şu, ortada illegal bir durum yok. Yasal olan, kılıfına uydurulan ama etik olmayan mevzular olduğunu ilk yazımda belirtmiştim.
Sadece yazdıklarımdan mı ibaret?
Elbette hayır!
Peki ne oldu sonuç? Kocaman bir hiç mi?
Tabii ki hayır!
Para ya da tehdit alıp susturuldum mu?
Katiyen mümkün değil!
Sayın Saygılı ile görüştüm, kamuoyuyla paylaştığım, paylaşmadığım ne varsa kendisine ilettim. Sonuçta burada Çakır Yıldırım sadece bir figür. Kırıkkale’de 5-10 kadar bu tipolojide “dönemsel zengin” var. Ve ben bu tipleri hiç sevmiyorum. Malumunuz ben bir adamları severim, bir de kedileri!
Şimdilik bu konuya seçim sathına kadar virgül koydum bekliyorum. 2023 çok kritik bir eşik. Sap ile buğday elbet ayrılacak. Eğer bu seçimde Akparti iktidarını devam ettirmek istiyorsa, 20 yıldır hayli biriken “sebepsiz ve ani zenginleşme” konusunda gerek Türkiye geneli gerek Kırıkkale özeli, bagajlarından kurtulmak zorunda. Çünkü halk her şeyin net farkında. Farkında olunmayan kısımları kamuya açmakta bizim işimiz. Ve bilirsiniz ben işimi çok severim. Seçim sürecini de heyecanla bekliyorum
Ha nedendir bilmem, aklıma bir de bir atasözü geliverdi; asil azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır. Seçimde bütün yağlar kokacak gibi bir his var içimde
Akparti iktidarının bana göre bu millete attığı en büyük kazıklardan ve ayrılması gereken sap ile buğday kıssasından en önemli başlıklardan biri de “partili bürokrat” meselesidir. Kariyerinde ilerlemek adına devlete ve millete olan sorumluluğunu unutarak sürekli tribüne oynayan bürokratlara “partili bürokrat” denir. Onların tek derdi kendini göstermek, bir üst koltuğa sıçramak için birini on yapmak ve kraldan çok kralcı olmaktır. Ve bu tribün bürokratlarından da asla “bizim” diye bahsedemeyiz.
“Bizim Yunus” diyorlarmış. Madem bizimmiş, neden ismi makamının önüne geçmiş.?
Geçiniz!
Kırıkkale sıçrama tahtası, bazı meslektaşlarım da tramplen olmaya meyilli. Bütün mesele bundan ibaret!
Yapmayın, memleket bizim ve sel gider, kum kalır!
Sel demişken, beklenmeyen doğal afet karanlık dehlizlerdeki bütün pislikleri yine ortaya döktü. Kırıkkale’nin alt yapı ve şebeke suyu konusu çözülemeyen ve artık kangren olan bir konu. Peki bu durumun faturasını Başkan Saygılı’ya kesmek ne kadar adil, ne kadar doğru?
Hadi öncekileri boş verin, şahlandığımızı iddia ettikleri iktidar sürecinde neden bu konu gündeme gelmedi. Veli Korkmaz o absürt direkleri dikerken kimse neden altyapıyı sorgulamadı?
Veli Korkmaz gelen paraları kimlere nasıl harcadı neden kimse karşısına geçip sormadı?
Kanalizasyonda çalışan işçilerin maaşları için ekstra paralar yollandığı halde, Saygılı neden gelince işçi borcu ödedi?
Kırıkkale’nin altyapısı tamamlanmadan asfalt ile donatılmasına ben de karşıyım, ama samimiyeti de elden bırakmayalım. Dün Korkmaz’a methiye düzenler, bugün Saygılı’nın karşısında. Hayırdır ne değişti beyler?
Saygılı’nın hatası da eksiği de çok. Ama yaşanılan rezilliğin tek sorumlusu değil. Elindeki filoyu güçlendirmek için elinden geleni bütün itirazlara rağmen yapıyor. ASELSAN ihalesi buna en önemli örnek.
Zordur Şehrül Emin olmak.
Elektrik kesilir, internet gider senden bilirler!
Trafik Şube ceza keser, senden bilirler!
Doğalgaz boru patlar, yine senden bilirler!
Doğrulaşan kanıksadığımız yanlışlarımızın listesi bu şekilde uzar gider. Bildiğim şudur ki biz altyapı konusunda isyan hakkımızı 20 yıldır susarak çoktan kaybettik. Çeşmedeki suyu değil içmek, çiçek sulamak, kedilere su vermek için kullanırken bile tereddüt ediyoruz.
Bildiğim bir şey daha var, bir tebessüm bazen bütün imkansızlığı, hatta bazen beceriksizliği bile örter.
Bir kez daha aşk ile söylüyorum; Sayın Saygılı Akparti ve kendi ikbalini düşünüyorsa daha temkinli ve daha samimi, halktan olmak zorunda. Fotoğraflarına bakınca yorulduğunu anlıyoruz ama halk daha yorgun. Bir seçim hezimeti inanın bana kapıda ve bunun faturası Kaplan’a değil Saygılı’ya kesilir!