Dinden Geçinenler
Din Allah katındandır!
İnsanı/insanlığı iyiye ve doğruya çağırıp, güzel ahlaklı olmalarını ve adaleti tesis etmek için yaşamalarını isteyen din, vahiy yoluyla ve peygamberler aracılığıyla insanlığa ulaştırılmıştır. İnsandan istenen ilahi vahye teslim olması ve bu doğrultuda yaşamasıdır.
Din Allah’ındır!
Kimsenin kendi görüş ve yorumlarını din diye başkalarına dikte etmesine müsaade edilmemiştir. Ya da kimsenin kimseye din üzerinden üstünlük kurmasına açık kapı bırakılmamıştır. Dini yalnız Allah’a has kılmak ve üstünlüğün ancak takvayla olduğuna inanmak ayetlerle/vahiyle sabittir.
Din Allah’ın kulları için razı olduğudur!
Din peygamberler aracılığıyla insanlığa ulaştırılmıştır ve peygamberler tarafından yaşanılırlığı ve bunun nasıllığı en berrak şekilde ortaya konmak suretiyle yanlış yorumlamaların ve bozulmaların önüne geçilmiştir.
İnsan Allah’a teslim olmalıdır!
İslam vahiy karşısında insana bir tercih hakkı bırakmamıştır. Teslim olmak inanmanın ilk şartıdır. İslam olmak teslim olmaktır. Dolayısıyla Allah’ın çizdiği sınırlar insan için helal-haram sınırlarıdır.
İnsan dinden beslenmelidir!
Ruhundaki boşluğu doldurmaktan tutun da hayatında belirleyici her unsurun kaynağı din olmalıdır. İnsan için dinin esasları aynı zamanda hayatın esaslarıdır. Bütün hayatını bu bilinçle şekillendirmeli ve öyle yaşamalıdır.
İnsan asla dinden geçinen olmamalıdır!
Hiçbir ilahi hükmü az bir pahayla (dünyalıkla) değişmemelidir. Zira dinin dünya/dünyalık namına bir pahası ya da ederi yoktur. Dinin tek pahası rızadır, Allah’ın rızası dışında bir beklenti içinde olmak teslim olmayı bozan en önemli etkendir. Eğer Allah’ın vahyi, yani peygamberler vasıtasıyla insanlığa gönderdikleri üzerinden dünyalık bir paha elde edilmek isteniyorsa işte bunun adı dinden geçinmektir. Ya da Allah’ın vahyettiği ve peygamberlerin yaşantılarıyla örneklik gösterdikleri dışında bir şeyler üzerinden “dini bir ambiyans” oluşturulup bundan bir paha elde etmek isteniyor ya da ediniliyorsa bu da dinden geçinmektir.
Bunun en bariz ve bilinen şekli türbe, yatır ve sonradan kutsiyet atfedilen mekanlardır. Bir de çeşitli nesnelerin varlığıyla oluşturulup kutsiyet atfedilmeye namzet gösterilen mekanlardır. Buraların ortak özelliği etraflarında oluşan ticari öbeklenmelerdir. Örnekleri de hepimizce malumdur.
Dini hatırlatıyor olsa bile içerik bizatihi dinden değilse bu da aynı kapsamdadır. Hele hele birileri buralar üzerinden kendilerini ya da hedeflerini parlatıyorsa dikkati artırmak inancı muhafaza için kaçınılmaz olur. Bez, toprak, taş ya da kutsalın kendisi değil de çağrışımı durumundaki çeşitli nesneler dini bir ambiyansla sunuluyorsa yine dikkati artırmak zorunlu hale gelmelidir vesselam.
NARİN
Son Makaleyi Oku