Kitlenin Ruhu
Kitle uysal bir sürü gibidir, başında bir efendi olmadan yaşayamaz..." Sigmund Freud | Kitle Psikolojisi
Freud tartışmalı bir isimdir hatta kimilerine göre sapkın bir isimdir. Cinselliği -ilk doğduğu andan itibaren- insan davranışlarının merkezine koyması sapkın ya da tartışmalı oluşunun ana nedenidir. Aynı zamanda Psikolojideki durağan seyri hızlı etkileyen ve hızlandıran bir isimdir.
Konumuz Freud değil ama onun çalışma alanın içinde bir konu; Kitle!
Kitle dediğimizde ilk aklımıza gelmesi gereken isim şüphesiz Gustav Le Bon olmalıdır biliyorum ama Freud’u konuya dahil etmemek de olmazdı. Zira adam bebeklikten başlamış insanda deşelemedik duygu bırakmamış hem de pervasız bir cesaretle yapmış bunu.
Gustav Le Bon ise Kitleler Psikolojisi’nde, özgürce düşünebilen bireyler ile mantık dışı fikirlere kapılan bilinçsiz toplulukları karşılaştırarak kişilerin bir kitleye mensup olduklarında nasıl davranışlar sergilediklerini ele almıştır.
Kitle kavramı basitçe insanları bir araya getiren bireyler topluluğunu ifade eder. Kitle kavramında insanları bir araya getiren sebebin ise pek bir önemi yoktur. Ancak organize olmuş ve bir amaç etrafında toplanmış kitlelerin ruhundan ve psikolojisinden söz etmek mümkündür.
Türkiye’de giderek artan politik tercih değişiminin sokağa yansıyan yüzünde bazı belirginleşmeler görülmeye başladı. Merkez sağ seçmeninin son iki yerel seçimde tercihini “Soldan” (ki ben bu konuda İdris Küçükömer’e katılıyorum, sanılanın aksine CHP sol değil sağ bir partidir.) yana kullanması kutlamalarda ve anmalarda refleksleri ve sloganları birbirinden farklı, birden fazla farklı eğilimin bir araya gelmesine yol açtı. Bu durum kontrolü dikkat gerektiren bir sonuç ortaya çıkardı. Zira aynı kutlamaya katılan farklı topluluklar farklı sloganlar atabiliyor.
Nasıl mı? Aynı kitlenin içinde bir grup “Ya Allah Bismillah Allah’u Ekber” derken bir başka gurup “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diyebiliyor. Ya da belki ilerleyen günlerde bir grup da “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” diyecek!
Toplumsal barışla toplumsal ayrışma/çatışma arasında hassas bir noktada durur toplumsal normalleşme. Yukarıda bahsettiğim politik tercih değişimi sürecinin toplumsal normalleşme adına olumlu katkılar sağlayabilecek bir potansiyel taşıdığına inanan birisi olarak kitleleri etkileyen/etkileyebilecek politik aktörlere şunu hatırlatmakta fayda görüyorum: Kitle oluştuğu andan itibaren kendiliğinden ortalama bir kontrolsüz ruha sahip olur. Farklı eğilimlerden oluşan kitlelerde ise bu ruhun parçalanıp kontrolden çıkması an meselesidir. Bu yüzden kutlama ve anma gibi organizasyonlarda kontrol elden bırakılmamalıdır.
Türkiye’de yerleşik her sloganın bir geçmişi vardır. Bunu en iyi provokatörler bilir ve “yerinde” kullanır.
Demem o ki kitle süreli bir bütündür ama hassastır. Ve bu hassasiyetin gözden kaçırılmaması çok önemlidir.
MAHZUNİ ŞERİF, SURİYE, İSRAİL
Son Makaleyi Oku