Köşe Yazarı

Mehmet Akkaya

mehmetakkaya@gmail.com

GÜNDEM (HEP) YOĞUN

  • 08-12-2024
  • 19:02:02

Gündem (Hep) Yoğun

 

Öcalan çağrısı, kayyum atamaları, Suriye, asgari ücret, emekli aylıkları, laiklik, yeniden adaylık…vb. İnsan hayatı da değişimlerle ve olumlu olumsuz gelişimlerle iç içe değil mi? Ülkeler dolayısıyla dünya da öyle.

 

Eş Başkan, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kayyum, Umut Hakkı, HTŞ, SMO, PKK, YPG, PYD, Derin Yoksulluk, Açlık Sınırı, Kök Maaş, Yasal Düzenleme, Anayasa değişikliği, Dersim İsyanı/Tertelesi …vb. ve alt başlıklar, detaylar, yorumlar, kazanımlar ve daha nicesi.

Sonuç: Anlayıp anlamlandırabildiğiniz kadar varsınız!

Ne için: Elbette var olmak için, yani yaşamak için!

Her düşüncenin kendi anlam dünyası ve bakış açısı var ve gündeme dair söyleyecekleri ve söyledikleri var. Bütün bunları inancına/düşüncesine uygun ifade ettiği bir de dili var.

Peki İslamcılar ne diyor bütün bu olan bitene, bütün olan biteni tüm çıplaklığıyla ortaya koyacak bir dilleri var mı, kabuğuna çekilmiş sınırlı bir ibadet anlayışına sığınmaktan öte?

 

Diyanet bu konularda hiçbir şey söylemiyor/söylemez demek ilk akla gelen kolay bir tespit. Oysa Diyanet böyle yapmakla aynı zamanda düşünülmemesi gerektiğini dolayısıyla hiçbir şey söylenemeyeceğini de öğretiyor bu topluma. Hem de İslam’ın söyleyeceği bir şey yok mührü vururcasına yapıyor bunu!

Türkiye’deki “Dindarlar, İslamcılar, Tarikatlar, Cemaatler…” ne diyorlar/yapıyorlar?

HİÇ!

 

Muhafazakâr Sağcılığın gölgesinde -emniyetli bir alanda- sınırlı ibadetlere çağrı yapıp cennet vadederek “İşlerine” bakıyorlar. Evet doğru okudunuz İŞ dedim. Çünkü “İşleri” bu. Uyutulan bir topluma ninni söylemek. Ücretini de bir şekilde alıyorlar. Güya dini hizmet adına, “yasal bağıştan” tutun da araziye kadar hatta şahsa özel imkanlar elde etmeye kadar bin bir türlü ücret alıyorlar. Din bir tercih kullanma hakkı verir her insana. Kişi gerek din seçiminde gerekse dini yaşama konusunda kendi tercihleriyle sınanır. Bu yüzden bir suçlama değil bu söylediklerim. Sadece durum tespiti. Ama şuna eminim ki onlar suç işliyorlar!

 

Yaşanan aynı zamanda yaşanılacak olana zemin hazırlar. Bir insan, bir aile, bir toplum, bir ülke, ülkeler ve dünya ama er ama geç peş peşe etkilenir her olandan. Mesela Eş Başkan ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği bu etkileşimin bir sonucudur. İstanbul Sözleşmesi de öyle. Ya da Umut Hakkı, Derin Yoksulluk…

 

Şimdi, “Dindarlar, İslamcılar, Tarikatlar, Cemaatler…”  Bunlardan hangisi isek fark etmeksizin Müslümanım diyen her insan ama öncelikle bu insanlara din anlattığını düşünen her insan, yaşananı anlamak ve anlamlandırmak zorunda ki yaşanacak olana etkisi olsun.

İLMİHAL de bu demek zaten! (Halin ilmi, davranış bilgisi)

En çok satan dini kitap demek değil.

Ev de ya da mabet de yapılabilen ibadetlerin nasıl yapılacağı demek de değil.

Yani yaşanan ve aktif yaşama etki eden her durum ve olayı tanımlayabilecek, anlamlandırabilecek bir dil üretilmez ise yaşamdan kopup dogmaların (sabitlenmiş, donuk, günden kopuk olan) elinde kalırız ki yaşadığımız da tam olarak bu.

Öcalan çağrısı: Kısas, adalet...

Kayyum atamaları: Suç, hak...

Suriye: Kaos, İslam ülkeleri topluluğu, ortak askeri güç…

Asgari ücret: Aile düzeni, parçalanmış aile, Yetersiz beslenme…

Emekli aylığı: Kaliteli yaşlanma, Sosyal/ Adil Devlet...

Laiklik: “Dindarlar, İslamcılar, Tarikatlar, Cemaatler…”in anlattığı din zaten kendini laik bir sınırda tutuyor.

Eş başkan: Yönetmek, yönetim paylaşımı, cinsiyet iğfali…

Toplumsal cinsiyet: Geleneğin iflası, adalet, cinsiyetsizlik, ailesizlik, kaos…

Yoksulluk: Zenginler arasında dolaştırılan mal, buna fırsat veren sistem ve iktidarlar….

Anayasa değişikliği: Adalet, yasal güvence, adil vatandaşlık…

Tunceli/Dersim: İsyan, Tertele, kıyım, fitne  kıyam...

 

Velhasıl, eğer güncelle bir dil bağı kuramıyorsak olan biten hiçbir şeye katkımız yok demektir. Ve olan bitenin bize yansıyan tüm olumsuzluklarında da pay sahibiyiz demektir.

Ki başımıza gelenlerle ilgili ilahi uyarı da bunu söyler!

“Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” (Şûrâ 30)

 “Şeytan da sizi Allah ile (O'nun affına güvendirerek) aldatmasın.” (Fâtır 5)

 

 

Diğer Yazarlarımız

MAHZUNİ ŞERİF, SURİYE, İSRAİL

Son Makaleyi Oku

Yazar Yorumları

Yorum Yaz

25292