Köşe Yazarı

Mehmet Akkaya

mehmetakkaya@gmail.com

MAHZUNİ ŞERİF, SURİYE, İSRAİL

  • 15-12-2024
  • 13:31:01

“Hele Şu Bulutlar Dağılsın”

   Suriye’de Esad’ın devrilmesi sevinç gösterileriyle kutlandı. 61 yıllık zulüm son buldu. Hama’nın acısı kimse için dinmedi. Dile kolay 20.000 insan katledildi Hama’da. Zindanlarda ölenlerin sayısı belki de hiçbir zaman bilinmeyecek. Faili meçhuller hiç bitmedi.

 

   1982 Hama Katliamı Müslüman coğrafyalarda yaşanan zulümlerin en acı göstergelerinden biriydi. 1990'lı yıllarda Hama Suriye’yi dikkatle takip etmemiz için en önemli etkendi. Aynı yıllarda özellikle Said Havva okumalarımız Suriye’ye olan ilgimizi daha da artırmıştı. Suriye Dosyası gibi kitaplar, okuduğumuz Türkçe ve çeviri  makaleler bize Suriye ve Esad ailesi ile ilgili kan donduran bir çok olay aktarıyordu. 2003 yılında Hac ibadeti için yola çıktığımızda Cilvegözü sınır kapısında işlemlerimizin uzamasından dolayı birkaç gün Reyhanlı’da misafir edilmiştik. Bizi misafir eden ağabeyler sohbet ettiğimiz büyük bir salonda Said Havva’yı defalarca misafir ettiklerini söylediklerinde heyecanlanmış ve bir dizi anı dinlemiştik onlardan. Sınırı geçtikten sonra otobüsümüze aldığımız Suriyeli birkaç kardeşimize Ülkelerindeki siyasi durumlara dair sorduğumuz her soru cevapsız kalmıştı. Korkunun en sıradan yüzü bile içimizi acıtmıştı.

 

   Bunları neden mi anlatıyorum?

 

   Şunun için anlatıyorum ki; Suriye dünya Müslümanlarını biraz olsun gündeminde tutan her insan için zalimliğin akıl sınırlarını zorlayan katliamların yurdu olan bir ülkedir.

  

Sadece Suriye değil, o yıllarda Afganistan, Dağlık Karabağ, Filistin, Balkan Türkleri, Gümülcine, Mısır, Irak, Tunus, İran, Pakistan, sonraları Türki Cumhuriyetler, Çeçenistan, Moro, Eritre, Myanmar, Sudan, Bosna Hersek, Darfur... gibi bir çok ülke hakkında benzer okumalar yapıyorduk.

 

   Geldiğimiz noktada 1980 li yıllarda İsrail’de yayınlanan sınırları içinde vadedilmiş topraklar bulunan ülkelerde yapılması gereken çalışmalarla ilgili bir rapor Türkiye’de konuşulur oldu. Raporda bu ülkelerin demografik yapıları, etnik ve mezhebi farklılıkları üzerinden ayrılıkçı politikalar izlenmesi suretiyle orta vadede ayrılıkçı politikaların yerleşik hale getirilmesi gerektiği gibi programlardan bahsediliyordu. 1990’ların başında hepimizin bildiği BOP ve Yeni Dünya Düzeni konuşulmaya başlandı.

  

   Sonra aniden 2010’da düğmeye basıldığında çalışan bir program gibi sözde bir bahar başlatıldı. Süreci hepimiz biliyoruz. Oyunun 1. Perdesi hep aynı: Sahne İslamcı figürlerle ve sevinç gösterileriyle başlıyor.

2. Perde: Başroller değişiyor.

3. Perde: Esas oyun başlıyor.

 

   Şimdiki oyunda: 1. Perde sahnedeyken sahnenin bir köşesinde kalabalıktan pek de belli olmayan bir şeyler oluyor. 8 Aralık’ta Esad devriliyor 9 Aralık’ta İsrail Suriye’de 300 den fazla hedefi vuruyor. Vurulan hedeflerde Suriye’nin askeri araç ve mühimmatının yüzde sekseninin imha edildiği haberi geçiyor sessizce. Sessizce diyorum çünkü herkes oyunda ve sevinç gösterileriyle meşgul.

  

Bu dikkat çekmelerim ne işe yarar bilmiyorum ama bildiğim bir şey var; Bir yerde coşkulu bir kalabalık varsa ceplerimize dikkat etmemiz gerektiğidir. Kadim bir pratiktir bu.

 

   Son olarak Mahzuni Şerifi Rahmetle anıyorum zira yine taşı gediğine koymuş!

“Akşamı geç saydık, sabahı erken
Seyrettik kediler ciğeri yerken
"Hele şu bulutlar dağılsın." derken
Yollara yağdı kar, gene
Geç kaldık, eyvah, eyvah
Geç kaldık, eyvah, eyvah
Geç kaldık, eyvah, eyvah.”

 

Velhasıl, 2. Ve 3. Perdede de oyunda edilgen değil etken kalabilmek dileği ve umuduyla....

Diğer Yazarlarımız

MAHZUNİ ŞERİF, SURİYE, İSRAİL

Son Makaleyi Oku

Yazar Yorumları

Yorum Yaz

20986