Vahit Öldü
“Tarihsel Serüvende İstanbul’un Delileri ve Meczupları” kitabını bilirsiniz. Sadece adı bile düşündürücüdür. Sizi bir kenara çağırır, durdurup düşündürür. Her biri nevi şahsına münhasırdır (kişiliğiyle herkesten ayrılan, kendine özgü tutum ve davranışı olan, özgün) ve yaşları da yoktur bu insanların. Ya isimleriyle ya da lakaplarıyla bilinirler ki lakapları da fonksiyoneldir.
Her şehrin dışa yansıyan yüzlerinden biridir şehrin “delileri”. Kim deli kim akıllı tartışmasına girmeden şehrin kimliğine önemli katkıları olan bu güzel insanlardan birini; Vahit'i kaybettiğimizi haber vererek başlıyorum yazmaya.
Şehrimizin başı sağ olsun!
Şunu bilin ki Vahit’i anlatmak hususunda meramım coşkun kelamım sığdır.
Tanıdığı ve ısındığı birini uzaktan gördüğünde abaaaa diye bağırırdı. Kendisine para vermek isteyen birisi parayı sol eliyle uzatırsa almaz ve sağ eliyle vermesi için onu uyarırdı. Bir dükkanın üst katında kalıyordu. Dükkan sahibi arkadaşımız onun her türlü bakımını yapıyor ihtiyaçlarını karşılıyordu. Vahit de kendisine verilen paraları ona veriyordu. Vahit'in üstü başı tertemizdi. Zaten kendisi de titiz bir insandı.
Cenazesi Kırıkkale şehir merkezindeki Nur Camiinden kalktı 29 Ekim Salı günü. Kalabalık bir cemaatle kılındı namazı. Vali, Belediye Başkanı, siyasiler, STK temsilcileri katıldı cenazeye, basın mensupları da vardı. Hatta Vali Bey tabutunu en önden omuzladı. Bilirim “sırlı bir dua” arar/diler/umar. Allah niyetini halis eylesin. Hani Bestamlı Beyazıd “Hakikat aramakla bulunmaz ancak bulanlar hep arayanlardır.” der ya, o misal arayış biraz da niyetin ifşasıdır.
Bir Nalıncı Baba benzetmesi yapmak istemiyorum. Zira Vahit cenazesini kimin kaldıracağına dair bir ipucu bırakmadı bildiğim kadarıyla. Zannımca böyle bir benzetme yapmak ancak Vahit üzerinden ruhi özlemlerimize merhem bulma çabası olur.
Avlu öyle güzeldi ki sanki herkes özlediği masumiyetin izini sürmüş ve Vahit’in gölgesine sığınmış gibiydi. Oysa Vahit, olup bitenden bihaber uzanmış tabutuna yatıyordu. Belki de ruhu yukarıdan bakıp gülümsüyordu kalabalığa.
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz diyor ya Efendimiz (sav), Vahit yaşarken kime ne hissettirmişse temizliğe ve masumiyete dair, aynı hissin yüzlerindeki buruk mateme yansıdığı yüzlerce insan sadece Vahitle yaşadıklarından kesitleri yâd ediyordu birbirlerinin ruhuna ve insicamına dokunmadan.
Bense insana, şehrime, ülkeme, dünyaya ve insanlığa dair iyi olacağı/olunacağı umudumu yeniden tazelemekle meşguldüm.
Teşekkür ederim şehrim.
Teşekkür ederim Vahit.
MAHZUNİ ŞERİF, SURİYE, İSRAİL
Son Makaleyi Oku