Sözde Bahar/Arap baharı/Halep
2010’da başlayan protestolar Arap Baharının başlangıcı kabul edilirse aradan geçen 14 yılın sonunda gelinen nokta kan revan bir coğrafyadan başka bir şey değil.
Gannuşi’nin varlığı ve sürece dahil olması Tunus’u sözde baharın en umut verici ülkesi yapsa da gelinen noktada son seçimlere katılım oranı yüzde 28,8 ve Kays Said bu oyların yüzde 90,69 unu alarak seçildi. Gannuşi ise hâlâ tutuklu. Mısır Mursi ile başladığı umut veren sürecin sonunda Sisi darbesi ve sonrasına teslim olmuş durumda. Libya içten içe Kaddafi özlemi yaşamaktan hala vazgeçebilmiş değil… vb.
İsrail’in bölgede tehdit unsuru oluşu canilik düzeyinde devam ederken Halep muhaliflerce işgal edildi/ediliyor haberlerine uyandık aniden. Savaşı bilenler; Emekli askerler, güvenlik uzmanları ve stratejistler uzun uzun yorum ve öngörülerle durum tespiti ve seyir okuması yapıyorlar. Milli ve milli olmayan menfaatler üzerinden yorum ve açıklamalar peş peşe geliyor. Hatta mezhepçiliğe kadar uzanan açıklamalarla taraf olmalar bile başlamış durumda. Sabahat Akkiraz’ın Tweeti ‘’Halep yüzlerce yıl önce atalarımın şehriydi. Malatya Arguvan’a yerleşen ailemiz Halep Beydili Türkmenlerindendi. Bugün Alevileri katlediyorlar. Şehir cihatçıların pençesinde. Nesiminin türbesi dahi yok edildi. Bu plan uzun süredir yürürlükte. Ne yazık ki orada akan kandan mutlu olanlar var. Sivas’tan Halep’e akan kan aynıdır. Akıtanlar da aynı.’’ Sosyal medyada kısmen karşılık bulsa da aslında milli ve milli olmayan tartışmalarında ciddi anlamda göz önüne alınması gereken bir yaklaşımdır. Zira bizde sınırları çoğu zaman yapay politik yaklaşımlara kurban edilen ve başkaları için bağlayıcılık dayatmasına dönüştürülen bir meseledir Millilik. Belki bu yüzdendir yumuşak karınlarımız: Alevi-Sünni, Kürt-Türk, Laik-Anti Laik, Kemalist-İslamcı...vb. her zaman tahrike hazır bekler durur.
Bir diğer durum Osmanlıcılık yaklaşımı üzerinden bir okumayla hükümetin bu süreçteki politikalarını yok sayma eğilimi geliştirerek bütün bu gelişmeleri bizim dışımızda görmek ki zor zamanlarda en korkak tavırdır bu ve ilgisizliği sığ bir yaklaşımla meşrulaştırma çabasından başka bir şey değildir. Bununla iç politikada muhalefetlik üretmek istense de gerçeklikle alakası olmayan her muhalif duruş gibi sabit taraftarda fanatizmi körüklemekten başka bir karşılığı yoktur. Bölgede uzun süredir askeri ve askeri hesap ve hedefleri olan bir ülkenin iktidarının da muhalefetinin de aydınının (ne zaman aydın desem çoraklık gelir aklıma) da vatandaşının da söyleyeceği ve söylemesi gereken bir şeyleri olmak zorundadır.
Ben bugün Suriye’de savaşın yeniden alevlendiğini, ölümlerin, evsizliğin, yersiz yurtsuzluğun yeniden artacağını ve bunun insan olarak hepimizde bir karşılığı olmalıdır diye düşünüyorum. Bir de yazının başında kısaca değindiğim sözde baharın bugün gelinen noktadaki sonuçlarına bakarak kaosun sonunda kurulan sözde düzenin (yüzde 28,8 katılımlı seçim gibi) mutlaka emperyalistlerin ve uşaklarının lehine döndüğünü göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum.
Yani demem o ki Halep 82 bir slogandan ibarettir vesselam!
82 HALEP
Son Makaleyi Oku