Sapık “Tanrı”/Güç Kurban İstedi (NARİN)
ÖLDÜRÜLDÜ!
Konuşuldu!
Neresinden tutsanız ortaya canice bir rezalet döküldü!
Ama biliyoruz ki ölüm tek hakikat!
NARİN ise tek Masum!
Amca/Güç, sürecin etkin merkezi!
Galip Ensarioğlu sürece birkaç cümlelik dokunuşla dahil oldu, belki de pişmanlığı cümlelerden daha ağır geldi sonradan bilmiyorum. Bildiğim şu ki cümleler basit cümlelerdi ama cümlelerin taşıdığı yük hiç de basit değildi.
Ensarioğlu bir canlı yayında cansız bedeni bulunan Narin Güran’la ilgili “Bizlerin bazen bilmediği, bazen bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile bizim dostlarımız” demişti.
Bölgedeki güç öbekleri arasındaki ilişkinin adı dostluk. Nerede güç öbekleşmeleri varsa orada “Tanrısal” bir korku hakim demektir. Tarih yarı tanrı olduğuna inanılan hükümdarlarla dolu. Bu işin bir boyutu.
Diğer boyutuyla ise bu sözler bana Mehmet Ali Şevki Bey, Niyazi Berkes, Behice Boran gibi isimleri hatırlattı. Bu isimler Türkiye’de Köy Monografisi denildiğinde ilk akla gelebilecek isimlerin başında yer alır.
Köy Monografileri, tek birimli örneklerden yola çıkarak kırsal yapının ortalama kültürel özelliklerine ilişkin olarak genellemelere ya da genel hükümlere ulaşmayı amaçlayan bilimsel araştırmalardır.
Narin örneğinden hareketle Ensarioğlu’nun açıklaması ve sürecin içinde olan insanların konuşmalarını bir arada düşündüğümüzde ortaya ilginç bir kültürel altyapının ipuçları çıkıyor. Bu altyapı genel yaşam açısından da birçok çarpık ilişki biçimini “normal” kılıyor. Bunun normal olmadığının ve merkezi konumdaki “güçlü” insanların bu anormalliğin ana sebebi/merkezi olup olmadığının ortaya konulması için bir hatta birden çok Monografi çalışması yapılmalı ve sonuçlara göre köklü çözüm önerileri ortaya konulmalıdır.
Hatta bu çalışmalar bölge bölge, bazı noktalarda il il yapılmalı ve ortaya sağlam bir veri arşivi çıkarmalı değilse ağır yaşamsal sorunlar gündüz programları seviyesizliğine terk edilmiş olur.
Bu çalışmalar zamanla edebiyata, şiire, romanlara, hikayelere, filmlere konu da olur ki toplum olarak daha sağlıklı kültürel sonuçlara ulaşabilelim. Nitekim birkaçını yukarıda saydığım isimlerin çalışmaları sonrası kıt kaynaklarla da olsa Yeşilçam birçok yaraya parmak basan örnek filmler çekmiştir. Hatırlayın; Köy ağalığı, kırsalda güç zorbalığı, İkili Güç öbekleşmeleri (ağa-şıh), köyden kente göç, gecekondulaşma, fabrikalaşma ve sendikalaşma, kültürel yozlaşma, köy-kent çatışması gibi birçok konu Yeşilçam tarafından filmleştirilmiştir.
Narinden tutun da çocuk gelinlere hatta eğreti gelinlere kadar bir çok saklı, üstü örtük, hastalıklı ama yerleşik yarası olan bir ülkemiz var maalesef. Tam da bu yüzden yaralarımızı magazin bayağılığından kurtarıp ciddi araştırmalarla ortaya çıkarmalıyız ki sağlıklı çözümlere ve sonuçlara yol alabilelim.
MÂSİVÂ
Son Makaleyi Oku