Muhafazakar Milliyetçilikte konumlanmak:
Dindarların Türkiye’de doğru yerde konumlanmadığı her geçen gün biraz daha belirginleşiyor ya da yaşanan bazı olaylar/gelişmeler bunu tekrar tekrar ortaya koyuyor.
Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan süreç PKK’nın fesih kararıyla devam etti/ediyor. PKK’nın fesih kararı metninde Lozan ve 1921/1924 Anayasalarına yapılan atıflar müstakil bir konumlanma bilincinin varlığını ortaya koyuyor. Silah bırakıp fesih kararı alsa da bundan sonrası için siyaset sahnesinde nerede ve nasıl duracağını da deklare etmiş oluyor. Bu aynı zamanda müstakil ve bağımsız bir tarih okuması yapıldığını da gösteren bir yaklaşım.
DEM Parti çizgisinin ilk kurulan partiden beri bu bilinci oluşturmak/geliştirmek için dikkatli çalışmalar yaptığı gerçeğini göz önüne alırsak, önümüzde adımlarını bilinçli ve programlı bir şekilde atan bir siyasi partinin var olduğu ve yeni gündemler oluşturacağı çok açık. Bu aynı zamanda şu anlama geliyor ki DEM Parti ilerleyen günlerde siyaset sahnesinde diğer partilerden daha içi dolu bir siyaset izleyecek.
Neden mi içi dolu diyorum, çünkü diğer partilerin siyaset oluşturma biçimleri/hedefleri daha popülist ve yüzeysel. Kurucu iktidarın partisi hüviyetindeki CHP bu konuda diğer partilerden farklı değil. Her ne kadar kimliğini yasladığı yer burası olsa da zaman içerisinde yaşadığı evirilmeler köklü ve kalıcı siyaset üretme imkanını ortadan kaldırıyor. 1960’lı yıllarda başlayan Sol ile (Kürt Solu dahil) yaşadığı yakınlaşma/iç içe geçme CHP’yi kalıcı temel ve kurucu iktidara yaslanma bakımından zayıflatmış durumda.
Sağda ikili kanat ve türevleri var; Milliyetçiler ve Muhafazakârlar. Bunlar arasında geçişkenlik kapıları ardına kadar açık. Hem fikri hem de politik açıdan bu böyle. Milliyetçilik kendine alt bilinçte yer bulan bir refleks. Bu yüzden fırsat oluştuğunda sağın her kanadında yankılanabiliyor. Solda ise benzer refleks Ulusalcılık olarak çıkıyor ortaya. Milli kimlik açısından ise Türk Milliyetçiliği fikri olarak her zaman sahada iken Kürt milliyetçiliği daha örtülü ve sağdan çok soldan ses veren bir bilinç altına sahip.
İslamcılığı buradan hareketle ele aldığımızda Türk İslamcıların Muhafazakar-Milliyetçi, Kürt İslamcıların ise Muhafazakar-Dem’li olarak politik sahnede yer aldığını söyleyebiliriz. Sorun da burada başlıyor. Cumhuriyetle birlikte asıl kırılma kurucu iktidar ile dindar/muhafazakarlar arasında olsa da köklü bir tarih okuması, köklü bir duruş oluşmadığı için -bu duruşun olası bedellerinin ödenmesi de göze alınamadığı için- dindarlar kendilerini sağa konumlandırıp korsan kavgalara tutuşmayı “göze almış” durumdalar. Bu da zaman içerisinde başlangıçta bulundukları yerden daha uzağa savurulmalarına sebep olmaktadır.
Demem o ki bu topraklarda en köklü geçmişi olan dindarlık, bu avantajını köklü bir tarih okuması yapamadığı, din temelli konumlanamadığı ve bu zaaflardan dolayı siyaset üretebilme becerisi geliştiremediği için bugün kendini net olarak ortaya koyamıyor ve umut olamıyor vesselam.
PKK'NIN FESHİ
Son Makaleyi Oku