Sırrı Abi...
Eskiler “nevi şahsına münhasır” derler ya, kişiliğiyle herkesten ayrılan, kendine özgü tutum ve davranışı olan, özgün (kimse) demek bu. Sırrı Abi tam da öyle biriydi.
Vakti belirlenmiş olan ölüm bize vakitsiz gelir. Bilmeyiz biz Azrail’le nerde ve ne zaman karışılacağımızı. Sanki hemen olacakmış ile hiç olmayacakmış arasında bir yerlerde gezinir dururuz.
Sırrı Abiye ölümü kanser teşhisiyle hatırlattı hayat. Ama öyle olmadı işte, henüz tedavi sürecindeyken ani bir krizle birden değişti her şey. 18 gün süren hastane serüveni bugün vuslatla sonlandı. Rahmet olsun.
Barış diyordu hep, en zor kelimeleri en anlaşılır ve en sahiplenilir hale getirip ısrarla barış diyordu. Zordu evet, bagajı 40 yıllık terör yüklü bir çevrenin içinde kendi dilince barışı inşa etme çabasındaydı. Üstelik bütün yuhalanmaları göze alarak yaptı bunu.
Hastane süreci, hem hastanede hem hastane dışında hem de sosyal medyada bir çok güzelliğe sahne oldu. Her kesimden birçok insan çok güzel şeyler söyledi. Çok dualar edildi. Mesela bir gurup Ülkücü genç kan vermeye geldi hastaneye.
Herkes bir şeyler söyledi ona dair, onun konuşmalarından alıntılarla. Bir çok video paylaşıldı. Bir videoda dedesiyle yaşadığı bir anıyı paylaşırken “Eğer bir paye ile övünülecekse ben yetimliğimle övünürüm” diyordu mesela. Bir başkasında KHK’larla işinden uzaklaştırılanlar ve özellikle onların yakınları için, mecliste iktidar vekillerinin yüzüne, haykırarak “siz kimsiniz Allah’ın yeryüzündeki gölgesi misiniz bu insanları nana (ekmeğe) muhtaç ettiniz. Çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz...” diyordu mesela.
Dini terminolojiye hakim oluşu anne tarafının Risâle-i Nur talebesi oluşundan olsa gerek ki yine bir programda yetim kalışından hemen sonrayı anlatırken vermişti bu bilgiyi. Kendini çok anlatmak zorunda kalışı zor zamanda zora (Barışa) katkı verme çabasındandı belki de. Ya da sevildikçe merak ediliyor, merak edildikçe soruluyordu hayatına dair bir çok soru. İBB adayı olduğunda bütün adaylara mal varlığı beyanı çağrısı yapmış, kendinin hiç malı olmadığını esprili bir dille anlatmıştı.
Her şey gelir geçer, insan da öyle bu dünyaya gelir ve göçer. Geride bir isim kalır, zaman zaman anılacak olan. Buna tarihte desek değişmez, hepi topu anılmak değil mi. Ölen anılır, kalanlar anar. Anılma ömrümüz, hayatta kaldığımız süreye yüklediğimiz olumlu ya da olumsuz doluluk ve hayata tesiriyle doğru orantılı olsa gerek. Sırrı Abi inşallah yarınların barış dolu günlerinde tebessüm eden yüzüyle çokça anılacaktır.
Bende ki Sırrı Abi kabaca böyle. Daha uzun fırsat olsa belki dilini, dilinin halka yakınlığını ve sadeliğini yazabilirdim. Hatta Marksist ya da Sosyalist, Türkiye Solunda bunun nadir olduğunu ve nedenlerine dair bir şeyler yazabilirdim. Ama şimdi vakit, taziye vakti! Hayırla anma vakti.
Rabbi rahmet eylesin, ömrünü insanların hayrına hizmete adanmış bir ömür kabul etsin. Taksiratını affetsin. Ahiretini Yetimliğiyle mamur eylesin. (Amin)
Güle güle Sırrı Abi...
SIRRI ABİ ÖLDÜ.
Son Makaleyi Oku