Enflasyon yükselip, hayat pahalılığı arttıkça düşmesi gereken yaşam kalitesiyken bizim toplumumuzda değer kaybeden siyaset oluyor maalesef. Gelir grupları arasındaki makas açılırken, siyasetçi ve halk, hatta farklı görüşteki seçmenler arasındaki iletişim biçimi de daha yıkıcı bir hal alıyor.
Olay bir de medya gruplarına, basın organlarına sirayet edince seyredin şamatayı, o denli büyük bir kepazelik gösterimde şimdi.
Birkaç gündür sizlerde şahit oluyorsunuzdur, CHP yönetimi ve iktidar partisi Milletvekili Mustafa Kaplan arasında yaşanan “siyasetin etik kuralları” üzerinden dönen tartışmayı. Olay her ne kadar birkaç belediye personelinin mobinge uğraması gibi dursa da, meselenin ne aslı öyle, ne de buzdağının görünmeyen yüzü.
Mustafa Kaplan’ın ilk açıklamasını gördüğümde içerikten ziyade aklıma takılan ilk soru neden bu açıklamayı Milletvekilinin yaptığıydı. Öyle ya görev tanımı bellidir vekilliğin. Bürokrasi ile şehir arasındaki sekreteryadır bir bakıma. Şehre yapılacak yatırımların takibi, şehrin sorunlarının meclis gündemine taşınması ve hemşerilerin talepleri ile ilgilenmek. Bütün bunlar yeteri kadar meşguliyet oluştururken, yasama tatili başladığı gün itibariyle ilçeleri ve köyleri geziyor Kaplan. Sakın ola bu cümlelerim övgü ya da taltif olarak algılanmasın, zira üstte de anlattığım gibi işini sadece yapıyor.
Bu durumda işini yapmayan kim, İl başkanı Engin Pehlivanlı.
Belediye çalışanlarının mobinge uğramasına sebep olan ne, ait oldukları parti. Giden Belediye Başkanına yakınlıkları. Onların sıkıntıları dile getirmek, takibini yapmak, teşkilatın bütünlüğünü koruyarak, düşen oyu artırmaya çalışmak da her il başkanının görevi ve sorumluluk alanı değil mi? Bütün bunlar yaşanırken Engin Pehlivanlı nerede, konserde!
Şimdi aynayı diğer tarafa tutalım. Oradaki manzarada oldukça ilginç. Mustafa Kaplan açıklamasındaki konunun merkezi ve sorumlu tuttuğu kim, Belediye ve Belediye Başkanı Ahmet Önal. Peki Kaplan’a cevap veren kim, İl Başkanı ve Merkez İlçe Başkanı. Normal şartlarda konuya dair açıklamanın Belediye Basın biriminden ya da Önal’ın şahsi hesaplarından yapılması gerekmez miydi?
Akmaz kokmaz, bizim sevgi pıtırcığı Belediye Başkanımız neden yapsın ki? Onun işi tuttuğunu öpmek. Tevazu diyorlar da, aşırı tevazu kibirdendir oysa! Elbet o samimiyetsizlik kokan maskesi düşecek.
Yatay denklik, ya da konunun muhatabı anlamında iletişim karmaşası ve cevap yarışını bir yana bırakalım, CHP örgütü tarafından yapılan savunma, daha da vahim. Neymiş 2017 yılında işçi intihara kalkışmış o zaman neden konuşmamışız.
Siz konuştunuz mu?
Muhalefette olduğunuz dönemde hangi sıkıntıyı gündeme taşıdınız?
Hatta ben yine Kırıkkale adına iktidar kimliklerine muhalefet ederken “aile içi mesele” deyip kalbinin bütün çirkinliğini kusan sen değil miydin Bozdağ?
Yücel Kızık liyakatten bahsetmiş. He şu oturduğu koltuktan kalkmayan, mesleği sır olan Yücel Kızık. Sosyal medya hesabımdan da yazdım ama, üstü kapalı geçtim, anlaşılmamış. Ahmet Doğan TBMM’de 7 yıl Ahmet Önal’ın sağ omuzunda danışman, özel kalem olarak görev yapmış bir arkadaşımız. Geçen hafta kendi şahsi hesabından sitem dolu paylaşımlar yaptı. Belli ki kendisine verilen sözler var. Hakkı mıdır, şüphesiz hakkı. Kendi çevresi ve sevenlerini siyasi başarı için organize etmiş ve siyasi başarılarda sizden daha çok emeği olan Ahmet Doğan’a verilen söz tutulmuyor ve görev almıyor ise Yücel Kızık’ın “liyakat” açıklaması martavaldan öte değildir. Zira Ahmet Doğan CV'si güçlü liyakat sahibi bir isimdir.
Derdinizin liyakat olmadığını ben biliyorum da, kamuoyu da bilsin istedim.
Riyakarlık akıyor her bir cümlenizden.
Üstelik Saygılı da şunu yapmış diye onun yaptığı hataları yapacaksınız bu millet sizi niye seçti?
Diğer bir meselede medyanın ikircikli hali. Kalkmış gazetecinin biri, üstelik kendisinin değil yazı yazmak 3 cümleyi birbirine bağlayamayacağını bildiğimiz beyefendi, köşe yazdırmış altına da imza atmış. Ya hu sen azıcık sussan mı? Daha Yahşihan’da üzerine aldığın daireler, isminin geçtiği dosyalar soğumadı! Kalkıp edep etik ahlak dersini kamuoyuna sen mi vereceksin?
Bir diğer Medya grubu da kalkmış bu hengamede, yine etik ve toplumsal adaba dem vurarak sanki milletin bütün derdi Çalı’nın cenazesi ve MHP yönetimi gibi, 100 kişinin gözünün önünde olanı değil de olmayanı yazmış. Mesleğin namusunu sakız gibi çiğneyen; ilke, edep, ahlak nedir desek sözlüğe bakmadan izah edemeyecekler utanmadan “ayıp” yazmış!
Varlık sebepleri bir kısım siyasetçiler olan bu kendini gazeteci sayan arkadaşlar çok ahlaklı, ama ayıbı yapan Abalı. O cenazede insaniyet namına ne işin vardı! Bıraksaydın da insanlık bir kez de sen de değil, onlarda kalsaydı. Bu kadar insan, hatta adam olmak zorunda mısın? Seni rüşvet çarkına çekemeyen, eğip bükemeyen, istediğini yaptıramayanların nasıl çirkefleşeceğini kaç yıllık siyasetçisin hala anlayamadın mı?
Velhasıl siyaset bilimi amuda kalkmış, insanlık can çekişiyor memleketimde. Gazetecilik deseniz sanki Bendderesi’nde bir sokak adı. Bildiğiniz insan pazarı. Satan satana…
Memleketin hali pür melali böyle işte, hadi kusmadan İNSAN kalarak yaşa!
MÂSİVÂ
Son Makaleyi Oku