Köşe Yazarı

Özlem Özcan

oozcan79@gmail.com

SENDİKA mı? ŞAK ŞAK BANDOSU mu?

  • 25-09-2023
  • 12:00:39

Öyle bir devre rast geldi ki gazeteciliğimiz, siyasetin en kirli, en kibirli, en nobran haline şehadet düştü payımıza. Ömrümün son deminde benim de kul olarak imtihanım bu galiba.

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte kısacık zaman akışında yaşam biçimimizde, dolayısıyla siyaseten de çok şey değişti. Mektupla, telgrafla iletişim kurulan bir dönemde ulaşılmaz olan Devlet erkanı ve siyasi figürler, kendi şehirlerine ziyaretlerinde kurbanlarla karşılanır, halkın istek ve talepleri ki çoğu toplumu doğrudan ilgilendiren devlet yatırımlarıdır muhtarlar azalar vasıtasıyla o hengamede Vekile ya da devletin temsil makamlarına iletilirdi.

Şimdiki nesil için bu yazdıklarım Yeşilçam dönemi filmlerinden sadece bir kare gibi oysa. Zira artık akıllı telefonlar ve internet aracılığı ile iletmek istedikleri her ne varsa; değil kendi Cumhurbaşkanı, diğer devletlerin başkanları bile parmaklarının ucunda. İletişimin bu kadar yalınlaştığı, kolaylaştığı ve bireyselleştiği bir süreçte Siyasi yapılarda bütün halkla ilişkilerini birebir “dokunma” üzerine şekillendirmiş vaziyette.

Aslında bu konuyu daha öncede dile getirmiştim, bakınız Ahmet Önal müstakil ve mütevazi iletişim stratejisiyle CHP Kırıkkale’yi Türkiye birinciliğine taşıdı. Yanında ne zaman karşılaşsak en fazla danışmanı dışında bir teşkilat mensubu vardı. Düğünde, cenazede, çarşıda pazarda hiç fark etmeksizin sade ve birebir iletişim yoluyla her görüşten Kırıkkale mukimi ile birebir etkileşim içerisinde kaldı ve sonuçta başardı.  

Muhalefette dolayısıyla talep makamı değil bu sebeple rahat diyenlerinize ikinci örneğim ise İktidarın milletvekili Mustafa Kaplan. Üstelik Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı içerisinde de görevi mevcut. Siz hiç kendisini teşkilata, gençlik kollarına ya da iktidara yakın sendika temsilcilerine şehrin girişi Ey Park’ta karşılattığına şahit oldunuz mu? Ya da her hangi bir esnaf ziyaretinde yanında kaç kişi vardı saydınız mı? Oysa Mustafa Kaplan temsil ettiği makam dolayısıyla bırakın teşkilatını, Sivil Toplum Kuruluşlarını, kamu kurum ve kuruluşlarının idari amirlerini çağırsa zannımca kimse itiraz etmez, edemez ve gider. Ama yapmıyor. Niye acaba?

Ama dönün bakın, bir cenazede, bir düğünde ya da caddede ne zaman takım elbiseli bir kalabalık görünse bilin ki Halil Öztürk oradadır. Sanırsın Kurtlar Vadisi Kırıkkale çekimleri var. Bu kalabalığın sebebi de kendisine teşkilatın duyduğu teveccüh değil üstelik. Beyefendi ne zaman şehre gelecek olsa, danışmanlarınca önce sendika başkanları aranır ve karşılama merasimi organize edilir. Daha sonrada bütün etkinlik boyunca sendika yöneticileri emir eri gibi dibindedir. Sanırsın sendika yönetimi değil şak şak bandosu!

Sakın ola ki bunun bir MHP geleneği olduğu düşünülmesin. Çünkü böyle bir gelenek başka şehirlerde yok. Nerden mi biliyorum? Mesela Tokat MHP Milletvekili Yücel Bulut, kendisini çok uzun süredir takip ederim daha bir paylaşımında her hangi bir sendika başkanını yanında görmedim. Üstelik daha önce Liderin avukatlığını yapmaktaydı. Yani Genel Merkez bazında da karşılığı olan bir isim. Ama bütün çalışmaları sade ve müstakil.

Mesele sadece insanları rahatsız eden kalabalık da değil. Milliyetçi Hareket Parti’sine gönül vermiş, oy vermiş siyaseti yakından takip eden herkes bu durumdan oldukça rahatsız. Sendikaların Halil Öztürk tarafında paralel bir teşkilat olarak kullanılması, teşkilatın teamülleri işine gelmediği için sendika başkanları üzerinden suni bir teveccüh yaratmaya çalışması rahatsız edici olduğu kadar da tehlikeli bir oyun aslında. Biz bu oyunu Erdal Baloğlu döneminde yaşamıştık ki TÜRKAV Başkanı ve üyelerine yapılan operasyon ile başlamıştı senaryo. Ama Öztürk hala filme devam etmekte. Zira Abalı da Öztürk’ün teşkilat teamülleri dışındaki bir takım hamlelerine müsaade etmiyor. Çalı çırpıyı getirebilselerdi, Öztürk rahat eder ortada sorun da kalmazdı, Kırıkkale MHP İl Teşkilatında Ülkücülük de!

Ülkücü camiaya yakın sendikaları asli faaliyetlerini yerine getirmeye, kendilerini paralel MHP il teşkilatı görüntüsünden çıkarmaya davet ediyorum. Kimsenin oturduğu koltuğu kaybetmemek adına ne sendikaları asli faaliyetleri dışına çıkarmaya, ne de teşkilata operasyonun parçası olmaya hakkı ve lüksü yok. Bu sebeple KAMU-SEN Başkanı Karabacak ve TÜRKAV Başkanı Şahbaz’a soruyorum; hadi BULUÇ genç tecrübesiz ve ihtiraslı, ya siz? Yıllarınızı verdiğiniz ve içinde büyüdüğünüz davada, temsil makamında oturduğunuz o kurumların koltuklarında, şak şak bandosuna şef olmayı kendinize nasıl yediriyorsunuz?  

Boşuna dememiş atalar; asil azmaz bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır…

Diğer Yazarlarımız

KONGRENİN KAYBEDENİ AHMET ÖNAL

Son Makaleyi Oku

Yazar Yorumları

Yorum Yaz

29812