Köşe Yazarı

Özlem Özcan

oozcan79@gmail.com

MESELENİN ASLI

  • 02-10-2023
  • 14:37:06

Eleanor Roosevelt’in tarihe not olarak düştüğü ve benim de kendi yaşamımda şiar edindiğim bir söz vardır;

“Büyük beyinler fikirleri, sıradan beyinler olayları, küçük beyinler insanları tartışır”

Mesleğim gereği her ne kadar sizlere olayları, durumları analizlerime temel ve dayanak olması adına zaman zaman aksettirsem de fikirlerin ve sistemin tartışılması en güçlü amacım, kalem nedenim olmuştur. Velhasıl birileri beni, on yıl önce siyasi konjonktür gereği yazdığım tek bir satır üzerinden konuşmaya devam etsin. Ben sistemsel hataları Kırıkkale’nin yararı merkezli yazmaya, sizlere aktarmaya devam edeceğim.

Genel seçimler ile aynı esnada devam eden atama süreçleri, hemen arkasından gelen kongre dönemleri derken 4 siyasi parti de CHP’nin 8 Ekim’de gerçekleşecek İl Kongresi ile yeni teşkilat yapılarıyla yoluna devam ediyor. Seçmenden aldığı oy ve iktidar iddiası bulunan dört partide de benzer durumları izliyoruz aylardır.

Kırıkkale’nin demografik yapısı nedeniyle seçildiği ilk dönemden bugüne “milliyetçi muhafazakar” bir iletişim strateji izleyen hatta örgüt ile çoğu zaman görüntü vermeyen Ahmet Önal’ın başarısına sanırım kimsenin itirazı yoktur. Lakin örgütün bu stratejiyi bunca başarıya rağmen sindiremediğini de kongre sürecinde ve belediye başkan adaylıklarının siyasi gündemimizde olduğu bugünlerde net bir şekilde görüyoruz.

Recep Can Akbıyık İl Başkanlığı yarışından çekildi malumunuz. Bununla ilgili bir çok olumsuz spekülasyon dönüyor. Sizlerin de kulağına mutlak suretle gelmiştir. Akbıyık ailesinin siyasi geçmişi ve ailecek duruşu, merkezi siyaset yapan muhafazakar bir aileden gelişi çok fazla gündem yapılmak suretiyle parti içi klasik CHP’lileri konsolide ederek Bozdağ’ın yeniden aday yapılması noktasında bir baskı geliştirdi. Bana göre olayın aslı bu değil. Öyle olsa bugün Yahşihan’da Umut Kazan’ın adaylığı da tartışmaya açılırdı. Ömer Elidemir de aday yapılmazdı.

Olayın aslı belki de Recep Can Akbıyık’ın siyasete CHP’de başlamasına rağmen geçen iki yıllık süre zarfında sahada sürekli Ahmet Önal’ın sağ omuzunda olmasından kaynaklıydı. Çok hevesli, donanımlı ve idealleri olan Akbıyık için Önal elbette iyi bir öğretici, rol model. Ama siyaset kurumu kişiler ile kaim değildir. Bu süre zarfında Önal ile eşzamanlı örgüt içi ilişkilerin de geliştirilmesi gerekirdi. Bence Akbıyık’ın örgüt tarafından veto edilmesinin yegane sebebi de bu.

Şu an Ak Parti’de bulunan Keçiören Belediyesinin Başkan Yardımcısı Merih Karayol da benzer bir durumun içinde sanki. Her ne kadar MHP tabanından gelip, Ak Partili bir belediyenin bürokratı olsa da Cumhur İttifak’ının adayıyım diye sahada dolaşması Ak Parti teşkilatını oldukça rahatsız ediyor ve bu rahatsızlık önümüzdeki günlerde başka sancılı sürecin habercisi.

Hatırlarsınız genel seçimler öncesi ve aday adaylığı başvuruları esnasında İYİ Partide de aynı konular gündeme gelmişti. Partinin kurucusu olan dar kadro; büyümeyi, zenginleşmeyi sindirememiş, Duman ve Kılıç ne yaparlarsa yapsınlar teşkilattan hak ettikleri teveccühü ve sıralamayı alamamışlardı.

MHP’nin bir önceki atama teşkilatında yeni dönemde yer bulamayan ve Abalı’nın hepimizce sorgulanmasına sebep olan bir takım isimlerde olduğu gibi. Abalı kongre sürecinde teşkilatı tabana göre dizayn ederek, bu durumu şimdilik tolere etmiş gibi görünüyor.

Bu verdiğimiz örneklerin neticesinde ortaya çıkan temel fikir,  sağ tandansta Teşkilat, sol ideoloji de Örgüt dediğimiz yapılar siyasetin temel yapı taşı ve karar mercidir. Olağandır, zira Genel Başkanların illerdeki temsil makamlarıdır.

Ak parti ve CHP aldıkları pozisyonlarla bu sancılı süreci dar kayıplarla atlatırken, MHP hala 3 senedir devam eden sancılı süreci sonlandıramadı. Buradaki en büyük faktör ise Milletvekili Halil Öztürk’ün kendisini teşkilatın üzerinde görerek, yakın çevresinde paralel bir teşkilat oluşturmaya çalışması. Üstelik bu girişimin temeli diğer partilerde olduğu gibi “fikirsel yada ideolojik ayrılıklar” da değil. Öyle olsa geçtiğimiz seçimlerde MHP’nin 2. Sıra vekil adayı Melike Boran’ın babası HALA kayıtlı CHP üyesi. Mukimi olduğum mahallede sıkı çalışan, zaten milliyetçi muhafazakar olan Annemden 2 kez oy istemeye gelen ve benim de seçimde takdir ettiğim Boran’ın babasını yanına alamamış olması gündeme gelirdi ama gelmedi. Gerçi aynı durum Halil Öztürk’ün ailesi hatta Buluç’un ailesi içinde geçerli. Belki de birbirlerini bu yüzden çok seviyorlar kim bilir.

Ama buradaki meselenin özü daha çok rant odaklı. Zira Öztürk’ün etrafında oluşan mini paralel teşkilatın her bir mensubu ne tesadüftür ki MHP’li belediyelerin taşeronu ve resmi alacaklısı. Öztürk bu durumun farkında olmalı ki mini paralel teşkilatın yanına, sendikaları da ekleyerek daha makul bir görüntü vermenin peşinde. Bu konudaki baskısını bir evvelki yazımda izah etmiştim tekrara düşmeyeceğim. Aklımın almadığı tek bir soru ve çok ilginç birkaç iddiayı sizlerin huzurunda kendisine iletip kamuoyunun vicdanına bırakarak “bir müddet” kendisi ile ilgili sessiz kalacağım.

Malumunuz Halil Öztürk sadece Milletvekili değil, aynı zamanda MHP’nin Merkez Disiplin Kurulu Başkanı. Yani Türkiye geneli partinin teşkilat kurallarını ihlal eden, ya da icraatlarıyla partinin kurumsal kimliğine zarar verenlerin cezalandırıldığı birimin Başkanı. Bu detayı belirttim, sebebi aktaracaklarımda gizli.

Bir kardeşimizin ev sahibi olmakla ilgili girişimi müteahhit ile sorun yaşamasıyla son bulur. Lakin o dönemde Osman Türkyılmaz kendisini seçimlerde destekleyen bu kardeşimizi durdurarak, az zararla tahsil edebileceği parasını alamamasına sebep olur. Ve söz verir halledeceğine dair. Vermiş midir, Türkyılmaz’ı tanırım vermiştir. Fakat sorun yılan hikayesine döner çözülemez hatta Türkyılmaz ile kardeşimizin de arası açılır. Durum Milletvekili Halil Öztürk’e iletilir. Öztürk devreye girer, Türkyılmaz’a ödeyeceksin der hatta bahse konu alacağın şu an milyonlar olduğu düşünülürse devede kulak kalan bir meblağ kardeşimize ön güven teminatı olarak verilir. Ama gerisi ödenmez.

Ben konuyu taraflardan dinledim. Öztürk ile olan yazışmaları da bizzat gördüm. Şimdi soruyorum Beyler; Osman Türkyılmaz bu parayı nasıl ödeyecek? Şu an 44bin küsür olan maaşıyla mı, ya da yolsuzluk yaparak mı? Zaten hakkında bunca yolsuzluk iddiası varken bir yenisini daha mı ekleyecek? Peki olayın mağduru kardeşimiz ne yapacak, zararı nasıl karşılanacak?

Bir de Genel Merkez’den alınan araç ve ticareti konusu var. Ben az yazayım siz çok anlayın Halil Bey. Benzer bir sürü ticari faaliyet, sebepsiz zenginleşmeye delil mal edinimi iddiaları var. Elbette zamanı gelince yazacağım tek tek.

Gelelim asıl soruya; biz şimdi kimi kime şikayet edelim, bir öneriniz var mı?!

Benden bütün bu yalın gerçekleri ortaya döktüğüm için mi nefret ediyorsunuz, yoksa mesele gerçekten Twitter'da yazdığım o TEK SATIR mı?

 

 

Diğer Yazarlarımız

MÂSİVÂ

Son Makaleyi Oku

Yazar Yorumları

Yorum Yaz

41436